Lisede Okuyup Anlamadığımız Kitaplar Aslında Ne Anlatıyordu?
Hepimizin lise yıllarında zorla kitap okuduğu zamanlar olmuştur. Belki sadece öğretmenimiz ödev verdiği için. Belki sınavda çıkacağı söylendiği için. "Bunu neden okuyorum?" diye sormuşuzdur sık sık kendimize. Hele bazı kitaplar, o kadar uzundu ki hiç bitmeyecekmiş gibi gelirdi. Bazılarında eski kelimeler geçerdi, anlamazdık. O zamanlar kitaplar bizim için not demekti, sınav demekti. Kitabın içindeki dünyaya girmekten çok, öğretmenin soracağı soruları tahmin etmeye çalışırdık.
Oysa aradan yıllar geçtikten sonra, aynı kitaplara dönüp baktığımızda fark ediyoruz ki o kitaplar, aslında çok şey anlatıyormuş. Fakat o zamanlar, biz hazır değilmişiz. Mesela "Tutunamayanlar". Lise yıllarında çoğumuz anlamamışızdır, hatta bazılarımız okumayı yarıda bırakmıştır. Ama şimdi düşününce; hayata tutunamayanları, toplumun kalıplarına uymayanları, kendi dünyasına yabancılaşan insanları çok daha iyi anlıyoruz. Belki o kitapta kendimizden parçalar bulabilirdik ama yaşımız buna uygun değildi. Bazı kitaplar, ancak belirli yaşlarda ve olgunlukta okunabilir.
"İnce Memed"i okumuşuzdur belki ama o zaman, sadece dağa çıkan bir adamın hikâyesi gibi gelmiştir. Bugün ise adalet arayan bir insanın, çaresizlikle verdiği bir mücadele olduğunu görüyoruz. Ya da "Kürk Mantolu Madonna"... Lisedeyken sadece sıradan bir aşk hikâyesi olarak görürdük. Şimdi ise yalnızlık, içe kapanmışlık, kendini ifade edememe gibi derin duygular dikkatimizi çekiyor. Zamanla fark ettik, Raif Efendi'nin içinde kopan fırtınaları...
Çünkü bazı kitaplar zaman ister, hemen anlaşılmazlar. Bazı duygular, bazı düşünceler ancak insanın içi olgunlaştığında kendini gösterir. Lise yıllarında okuduğumuz ama bir şey anlayamadığımız o kitaplar, içimize bir tohum bırakmıştır elbet. Belki de o tohum, yıllar sonra yavaş yavaş büyümeye başlamıştır.
Şimdi aynı kitapları tekrar elimize aldığımızda, bir zamanlar anlamadan geçtiğimiz, dikkatimizi hiç çekmeyen o cümlelerin aslında bize çok şey söylediğini fark ediyoruz. Bu kez sadece gözümüzle değil; yaşadıklarımızla, kaybettiklerimizle, büyüdüklerimizle okuyoruz. Ve görüyoruz ki edebiyat, bize hiçbir zaman yabancı değildi. Biz ancak kendimizi bulduğumuzda ona ulaşabildik.
Peki sizin de hiç lisede okuyup anlamadığınız, yıllar sonra farklı bir gözle baktığınız kitaplar oldu mu?
Kübra YILMAZ
kubrayilmaztr16@gmail.com
Kaleminize sağlık. Ne güzel yazmışsınız. Bende lisede yaban romanını hiç sevmemiştim. Çok sıkıcı gelmişti. Yıllar sonra tekrar okuyunca dank etti kafama..
YanıtlaSil