Bazı Buluşmalar Mahşere mi Kaldı?
Zeki Müren'in "Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak..." plağı dönüp duruyor zihnimde. Gerçekten de bir gün, hiçbir şey yarım kalmadan buluşabilecek miyiz? Yoksa bazı buluşmalar, mahşere mi kaldı?
Çok sevdiğim bir insanı kaybetmenin acısı var üstümde. Sevdiklerimizin bir gün bu dünyadan gideceklerini, bizden ayrılacaklarını düşünmenin ağırlığı ne kadar da ezici. Düşüncesine bile tahammül edemediğimiz bu acıyı yaşamak, bu acıyla yüzleşmek, insanın kalbinde derin bir boşluk bırakıyor.
Bazı vedaların dilsiz olduğu geliyor aklıma. Hayatın telaşı içinde ertelenen buluşmalar, söylenemeyen cümleler, atılamayan adımlar olduğunu görüyorum. Hani o her defasında "nasıl olsa bir gün" diyerek ertelediğimiz... Belki de o bir gün, "şu an" dan ibaret. Ya da hiç gelmeyecek kadar uzakta...
Yarın sevdiklerimizin hayatta olmayacağını bilsek, onları nasıl da sarıp sarmalardık. Belki de hayatımızda söylemeye hiç cesaret edemeyeceğimiz sözler söylerdik onlara. Her an, her saniye hunharca sarılırdık mesela. Sonsuza kadar bizimle kalacaklarmış gibi sımsıcak, sevgi dolu davranırdık.
Peki, şimdi neden erteliyoruz tüm bunları? Üstelik, insan en çok söyleyemediği cümlelerin ağırlığını taşıyorken. Söylenemeyen cümleler, üstümüze kara bir bulut gibi çökerken. Biz neden hâlâ sürekli bir şeyleri erteliyoruz? Belki korkudan, belki zamana olan güvenimizden...
Oysa zaman, bizim sandığımız kadar sabit ve güvenilir değil. Hatta zaman, ansızın sevdiğimiz bir insanı bizden alabilecek kadar güçlü. Güvendiğimiz o "sonra"lar, belki de hiç gelmeyecek. Tam da bu noktada, aklıma Necatigil'in "Sevgileri yarınlara bıraktınız. Çekingen, tutuk, saygılı..." dizeleri geliyor. Ve hepimiz, içimizdeki o geç kalmışlık duygusuyla yüzleşiyoruz. Sahiden, sevgileri yarınlara mı bıraktık?
Kalbimizi dolduran duygular, kalbimizde kalmadan; söylemek istediklerimizi dile getirmeliyiz belki de. Çünkü kaybettiklerimizle birlikte, onlara söyleyemediklerimiz de gidiyor. Sonra insan, yarım kalan her şey gibi sessizce eksiliyor.
Elbet bir gün buluşacağız. Ama hangi gün? O "bir gün" gerçekten var mı? Yoksa bu, kendimizi avutmak için uydurduğumuz bir yalan mı? Belki de insan, yarım kalan her şeyin tamamlanacağına dair bir umuda tutunamadan yaşayamıyor. Yaşamak, gidenlerin ardından yarım kalan her şeyin kefaretini ödemek mi yoksa?
Dünyada olmasa da elbet bir gün buluşacağız, belki yarım kalacak ama buluşacağız...Çünkü bazı buluşmalar, mahşere kaldı.💔
Kübra YILMAZ
kubrayilmaztr16@gmail.com
Umarım sevdiklerimizi dolu dolu kucaklayacağımız zamanları eksilmeden yaşarız ve mahşere kalmadan yaraları sararız . Kaleminize ve güzel ruhunuza sağlık Kübra Hanım. Edebi sonun hüznüne varmadan gerçek sevgimizi yaşayabilmek dileğiyle…
YanıtlaSil